


1950lerde San Francisco Stanfard Univesitesi mühendislik fakültesi dekanı olan Frederick Terman, o günlerde bütün dünya teknolojisinin başını çekecek ve ABD’nin en verimli sektörü olacak teknoloji sektörü için bir karargahın temellerini attığının farkında değildi. O, Stanford Campus’un yanında şirketler kurmaları için kampus alanının bir kısmını lease edip, öğrencilerini teşvik etmeye başladığında ve sadece teknoloji kurumlarının dahil olduğu bir alan olmasını istediğinde Silikon Vadisi de yavaş yavaş şekilleniyordu. Terman bundan sonraki süreçte ‘the father of the silicon valley’ olarak anılmaya başlanacaktı. Ayrıca Silikon vadisi ismi, yarıiletkenlerin(semiconductors) yapımında kullanılan silikondan ötürü gelmişti. Bu da Stanford’da 1971’de yayınlanmaya başlayan ‘Silicon Valley USA’ gazatesiyle de bu isim perçinlenmiş oldu.
Ülkenin ve dünyanın en tanınmış teknoloji markaları olan HP, Apple, Kodak, GE, Intel kurulmaya ve (rakipsiz) marketi ele geçirmeye başladıklarında ek anapara ihtiyacı olduğunu farkettiklerinde bu kez de sahneye Venture Capital Firmler(Risk Sermayesi Ortaklığı) 1970’li yillarda Sand Hill Road’da çıkacaktı. 1980’deki Apple’ın 1.3 milyar dolarlık IPO(halka arz)’dan teknoloji sektörü kendini kanıtlamış oldu ve Venture Capital şirketleri teknolojiye odaklanmaya başladı. Bu süreçte diğer ihtiyaç duyulan ve hızlı açılmada önemli olan hukuksal konular da açılan hukuk büroları ve danışmanlıklarıyla yerlerini almışlardı.
Bundan sonraki süreçte sahneyi, NASA’yla ilk insanı uzaya yollayan, bir çok elektronik aleti ortaya çıkaran bir devlet ortaya çıkmış oluyordu.
Teknoloji şirketlerinin değerini en iyi şekilde ölçen endeks olduğunu düşündüğüm, Silicon vadisinin en büyük 150 şirketini kapsayan endeksin market değeri 1400 milyar dolar, evet evet yanlış duymadınız 2010 Mart rakamlarıyla, SV150 endeksi Türkiye GSMH’sının (2009:610 milyar dolar) iki katında da fazla. IMKB 100’ün piyasa değerinin is (2010 Eylül: 233.77 milyar dolar) 6 katı.
Türkiye’ye baktığımızda ise gelişmişlik açısından ve teknoloji açısından yukarıdaki grafikler açıklayıcı olabilirler. Önümüzdeki asır boyunca en önemli iletişim yolu olacak DSL’lerin yerini alacak olan geniş bant bağlantısında %6-7’lik bağlantı oranıyla 30 OECD ülkesi içinde Meksikanin arkasında sonuncu olarak geliyoruz. Bilgiyasar kullanımı %43,2 lere kadar ve internet kullanımı da %41.6’lara kadar çıkıyor ve artmaya devam ediyor. AR-GE nin GSMH’ya oranına baktığımızda ise umut verici gelişmeler yaşansa da %0.73 ile çok düşük bir Ar-Ge gideri görünüyor (Heronları Tr’ye satan Israil ise bu alanda birinci sırada, GSMH’sının %6’sını Ar-Ge’ye harcıyor-Demekki olay dinle alakalı değilmiş!). Türkiye’nin de kendini geliştirebilmesi için %2’li seviyeleri görmesi gerekiyor, bu seviye de Binalı Yıldırım bey tarafından yapılan tahminlerle 2013’te gerçekleştirilmek isteniyor.(zor ama niyet önemli!)..
Bu süreçte en önemli gelişme ise Silikon Vadisi ve Silikon Vadisi’nde esinlenerek gelişmekte olan ülkelerde kurulan Teknoparklardan esinlenerek TR’de tekno parklar kurulmak isteniyor. 19 tanesi şu anda operasyonda olan 38 tane teknopark kurulmak isteniyor. Amaç Silikon Vadisi’ndekiyle aynı. Üniversite öğrencileriyle sektörü birleştirmek ve bütün bilişim sektörü şirketlerini bir araya getirerek inovatif bir sinerji yaratıp işsizliği önlemede önemli rol oynayan bilişim sektörüyle işsizliği azaltıp , beyin göçünü tersine döndürüp, refahı artırmak. Bunun için sübvansiyonlar ve altyapı hizmetleri hazırlanmış olsa da bu hizmetler yine de gelişim için yetersiz kaliyor. Ar-ge sübvansiyonlarının 1-2 yılı aşmaması 8-9 yılda ayağa kalkan bir bilişim şirketi için kısa bir süre. Bunun dışında sübvansiyonların sektör spesifik değil de toptan verilmesi bir kaosa yol açıyor. Birşeyler yapılmak isteniyor ama bu koordineli ve altyapısı hazirlanmış degil ve tamamen kopyala yapıştır sistemiyle yani TR için uygun mu değil mi diye bakılmadan bu konuda başarılar kazanmış Tayvan, Kore, Izlanda, Hindistan gibi ülkelerden kopyalanıyor bu da TR bilişim sektörünün genlerine uymayan yönler olduğunda sıkıntıya yol açıyor. Bunun dışında Silicon Vadisinde olduğu gibi şirketlerin büyümeleri için gereken gerekli para(Venture Capital şirketler), bir elin parmaklarını geçmiyor ve onlarda bankaları projenin önemine dikkat çektirmede güçlük çekiyorlar. Ayrıca yine Silicon Vadide olduğu gibi herhangi bir hukuk(legal services), pazarlama, satış koordinasyonu da sağlanamamış durumda.
Ama güzel şeyler de oluyor tabiki. Şirketlerin Ar-Ge’den gelen gelirlerine uygulanan gelir vergisinden 2013’e kadar muaf tutuluyor ve bu şirketlerde KDV uygulaması kaldırılmış ve çalışan araştırmacı ve yazılımcılardan gelir vergisi alınmıyor. Üstüne üstlük ücretsiz arazi bulunması ve bina masraflarının bir kısmının karşılanması diğer önemli destekler.
Bu süreçte de geriye dünyaca ünlü bilişim şirketlerinin ülkemize gelip Ar-ge çalışmalarına burda devam etmeleri ve Türk şirketlerinin de yabancı uyrukluşirketlerle yapılan bilgi alışverişiyle kendilerini geliştirip uluslararası arenaya açılmayı bekliyor. Yüksek teknoloji ürünlerine geçişte sorunlar yaşayıp, orta teknoloji olan otomotiv kimya gibi sektörlere yoğunlaşması yüksek teknolojide competitive advantage’ımızı azaltsa da ve rakip ülkeler bu konuda baya yol kat etselerde geleceğin sektörü olacak yüksek iş edindirme potansiyeliyle bilişim sektörü Türkiye için öncelikler arasında yer almalı diye düşünüyorum.
Görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder